Peri Suyu Fırat'ın en önemli kollarından biridir. Kaynağını Erzurum'dan alır, Bingöl'ün Yedisu, Kiğı ilçelerini doğudan batıya kat eder. Yayladere Karakoçan arasınada sınır çizip, Tunceli'nin Nazmiye ve Mazgirt ilçelerini yarıp Munzur ile birleşip Fırata dökülürdü. Şimdi Keban barajı gölüne dökülür.
Nehir yöre insanlarınca farklı şekillerde adlandırılır. Çemê Çêrmugê, Çemê Hergepê, Çemê Xororê, Çemê Azevıngê, Çemê Zênê ve benzeri isimlerle anılırdı. Bugün Peri adıyla anılmasının gerçek nedeni bilinmiyor. Ancak yöre halkı bu nehrin şiddetini ve zulmünü asırlar boyu yaşamıştır. Peri Suyu aşırı dengesiz miktarlarda su akıtır. Yöre insanları onun bahardaki haşmetli akışını hem coşkulu bulurdu, hemde korku ve tedirginlikle izlerdi. O suyun deli olduğuna, cinli - perili olduğuna dair bir inanç yaygındı. Yöreyi türkleştirmekle görevli devletimizin memurlarının hepsi 'tembel' değildi. Yani hep kafadan adlar uydurmazlardı. Belki de meraklı bir memur halkın nehirle ilgili kanısını sorup öğrenmiş ve bu ismi uygun bulmuştur. Pek de bir mahsuru yok. Peri hem kötü cin anlamına gelmiyor. O nehirin saati saatine uymaz.
Nehrin Peri olarak adlandırılmasının bir başka açıklaması da şu olabilir. 'Em çunê ber çêm'
(biz nehire gittik) veya 'em terın ber Pırê' (Biz köprüye gidiyoruz - nehir kastedilerek). Pıre = köprü anlamına gelir. Geçitin yani 'köprünün olduğu yere gidiyoruz' denirdi. Pıre und Peri kelimelerinin karıştırılması sonucu da Peri Suyu ismi verilmiş olabilir. Tüm bu varsayımlara rağmen nehrimizin ortak ismi Peri Suyudur.
Peri Suyu ilkbahar ve sonbahar |
aylarında 3 beton ve 3 asma köprü dışında geçit vermez. Kış ve yaz aylarında ancak geçit verebilir. Bahardaki deli akışını görmek mümkün değil artık. İsmaile Qelekci' nin aşk ve hasret türkülerindeki azameti yok artık. Buna rağmen Peri Suyu yörenin can kaynağıdır. Barajın kurulması ile birlikte, yörenin en verimli ve makinalı tarıma uygun arazileri su altında kaldı. Nehir kıyısındaki vadide yaşam söndürüldü.

Özlüce Barajı
Bu barajın kurulması ile bölgede iklim ve bitki örtüsünde değişikliler bölgede yaşayan insanlarca tespit edilmektedir. Barajların genelde ömrünün 50 yıl olduğu söylenmektedir. 50 yıl sonra barajın dolması veya işlevini yitirmesi halinde bölgede iklim ve bitki örtüsünün bir kez daha değişmesi olanak dahilindedir. Bunun bölgenin bitki örtüsü bakımından gelecekte olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Özlüce barajinda ekonomik olarak yerli halkın faydalanması daha sözkonusu değildir. Balıkcılık imkanı dahi yoktur.
|